23 Temmuz 2013

0000000016

Tanrı, güneşi her gün 'yeniden' doğdurarak, bizi mutsuz kılan her şeyi değiştirmemiz için zaman tanıyor. Oysa, biz her gün böyle bir zamanın bize bağışlandığını görmezden geliyoruz, bu günün düne benzediği gibi, yarına da benzeyeceğini düşünüyormuş gibi davranıyoruz. 

Ama dikkatini yaşamakta olduğu güne veren kişi, o büyülü anın varlığını keşfediyor. O büyülü an belki de sabah anahtarı kilide... soktuğumuz dakikada, akşam yemeğini izleyen suskunluk sırasında, bize birbirinin benzeri gibi gelen bin bir şeyde gizli. 

Ama öyle bir an var ve işte o an da yıldızlar tüm güçleriyle içimize doluyor ve bizi mucizeler gerçeleştirmeye hazır hale getiriyor. Mutluluk kimi zaman bir kutsamadır ama çoğu zaman bir fetihtir. günün o büyülü anı, değişmemize yardım ediyor, bizi düşlerimizin peşinde koşmak için yola koyulmaya itiyor.

Kendini "tehlikeye atmaktan" korkan kişiye ne yazık! çünkü o kişi belki de hiç düş kırıklığına uğramayacak ve peşinden koşacak bir düşü olanlar kadar acı çekmeyecek. ama dönüp de arkaya baktığında -çünkü her zaman, sonunda dönüp arkamıza bakarız!- yüreğinden şu sözcüklerin döküldüğünü duyacak: “Tanrının, yaşadığın her güne ektiği mucize tohumlarını ne yaptın? yaradanın sana bağışladığı yemekleri ne yaptın? hepsini bir çukura gömdün, çünkü onları yitirmekten korkuyordun.

İşte, şimdi elinde kalan: yaşamını yitirmiş olmanın kesinliği!

(paulo coelho'nun bir yazısından sevgiyle paylaşıyorum, ve inanıyorum MUCİZE vardır!)


Hiç yorum yok: