02 Nisan 2014

0000000034

Günlerden bir gün yaralı bir kuş Hz. Süleyman’a gelerek, kanadını bir dervişin kırdığını söyler.
Bunun üzerine Hz. Süleyman o dervişi hemen huzuruna çağırtır.
Derviş gelince de sorar;
“Bu kuş senden şikâyetçi, kanadını kırmışsın. Niçin yaptın?” diye.
Derviş boynunu büker ve kendini savunmaya başlar.
“Sultanım, ben bu kuşu avlamak istedim. Baktım kaçmadı, yanına kadar gittim ama yine kaçmadı. Ben de bana teslim olacağını düşünerek üzerine atladım. Tam yakalayacağım sırada kaçmaya çalıştı, o esnada da kanadı kırıldı.”
Bunun üzerine Hz. Süleyman kuşa döner ve şöyle der:
“Bak, bu adam da haklı. Sen niye kaçmadın? O sana sinsice yaklaşmamış. Sen hakkını savunabilirdin. Şimdi kolum kanadım kırıldı diye şikâyet ediyorsun.”
Bu kez kuş kendini savunur:
“Efendim ben onu derviş kıyafetleri içinde gördüğüm için kaçmadım. Avcı olsaydı hemen kaçardım. Derviş olmuş birinden bana bir kötülük gelmez, bunlar Allah’tan korkarlar diye düşündüm ve kaçmadım.”
Hz. Süleyman bu savunmayı doğru bulur ve kısasın
yerine getirilmesini ister.
“Kuş haklı, hemen dervişin kolunu kırın” diye emreder.
Ancak bu emre Kuş itiraz eder:
“Efendim, sakın böyle bir şey yaptırmayın” diyerek öne atılır.
“Neden?” diye hayretle
sorar Hz. Süleyman.
Kuş nedenini şöyle açıklar:
“Efendim, dervişin kolunu kırarsanız, kolu iyileşince yine aynı şeyi yapar. Siz en iyisi bunun üzerindeki derviş elbisesini çıkartın. Çıkartın ki, benim gibi kuşlar bundan sonra aldanmasın.”
Hikâye burada bitiyor.
Şüphesiz bu kıssadan
kendi payına düşen hisseyi
alacaklar vardır.

Hiç yorum yok: